Biri konuşuyor!
Öteki diyor ki: “Söylediğin peş para etmez.”
Para edecek söz gerekli; yalnızca para edecek söz değil!
Para edecek eylemlerde bulunulmalı.
Örneğin kitap okunmalı: Para edecek türden.
Örneğin okula gidilecek: Para getirecek türden.
Neden para peşinde koşuyoruz da,
Neden üretim, paylaşım, eşitlik peşinde koşmuyoruz.
Çünkü bunlardan ürküyoruz, ürperiyoruz, tedirginiz.
Peki neden?
Yaşamı algılayamıyoruz.
Algıladığımız kısım, baktıklarımız kadar.
Neye bakıyoruz: Nesnelere!
Para istiyoruz çünkü nesneleşiyoruz.
Baktıklarımız-laşıyoruz.
Baktıklarımız ne ise, biz de o olmak istiyoruz.
Baktıklarımız düşlediklerimiz kadar.
Düşlediklerimiz aciz ve çaresizliğimiz kadar.
Aciz ve çaresizliğimiz bilinçsizliğimiz kadar.
Ne denli din; o denli nesneleşmek.
Ne denli din; o denli sahiplenmek.
Ne denli din; o denli rekabet, yarış.
Para istiyoruz: Bilinçsizliğimiz nesneleşsin diye.
Para istiyoruz: Düşlerimiz nesneleşsin diye.
Para istiyoruz: Baktıklarımız nesneleşsin diye.
Nesneleşenlerimizi ancak biçimlendirebiliriz.
Biçimlendirdiklerimiz bize haz verir.
Hazlar acizliğimizi, çaresizliğimiz örter.
Para nesneyi; nesne biçimlendirmeyi; biçimlendirme hazzı getirir.
Biçimlendirme sömürmek demektir.
Biçimlendirmek parçalamak demektir.
Biçimlendirmek yok etmek demektir.
Biçimlendirmek öldürmek demektir.
Sömürmekten, parçalamaktan, yok etmekten, öldürmekten haz alırız.
Para nesneyi getirecek ki hazlarımızı yaşayalım.
Kimse para istemezdi, para sevgiyi getirseydi.
Sevgi biçimlendirilemez.
Biçimlendirilemeyen: sömürülemez, parçalanamaz yok edilemez, öldürülemez.
Para ve haz birlikte yaşarlar.
Rekabet için, yarış için…
Neden rekabet ve yarış?
Bir aslan bir geyik misali…
Birbirini yiyenler doğada vardır.
İnsanoğlu doğasında olmamalıdır bu.
Peki, hangi hayvanlar rekabete girer, yarışa girer?
Yarış ve rekabet birbirlerini sevmeyenlerin arasında vardır.
Sevgi var ise, orada rekabet, yarış yoktur.
Sevgiyi kimse rekabete sokamaz, yarıştıramaz.
Çünkü sonunda nesneleşmez sevgi.
Her rekabet ve yarışın sonunda nesneye konmak vardır.
Nesneye konmak için birilerinin ezilmesi, birilerinin ise üste çıkması gerekir.
Kişi tanrılaşmak ister para ile.
Tanrı kişinin vardığı en üst seviyedir.
En üst seviye; herkesi sömürmek ve acıya boğmaktır.
Kişi düşünde tanrı yaratarak kendini tanrılaştırır.
Ancak tanrı kavramı acımasızlığı bu denli masum hale getirebilir.
Çünkü herkes tanrı olmak istiyor.
Herkes olmak istediğine boyun eğiyor, ses çıkarmıyor.
Ses çıkarmayacak ki,
Bir gün kendisi sömürürse, başkası da ses çıkarmasın.
Düşünde tanrıyı yaratanlar, kendi düşünü yaratır.
Düş düşü yarattığı an insanoğlu azgınlaşır.
Yok eder, öldürür, parçalar, sömürür.
Çünkü sinirleri doğayı, evreni algılayacak denli işlememektedir.
Algılayamamanın acısını hazlarıyla hafifletmeye çalışılar.
Para düşü, tanrı düşü, sonsuz yaşam düşü kurarılar.
Düş kurdukça sömürür, parçalanır, yok olurlar.
Kendilerini kaybederler.
Nesneleşirler.
Nesneleştikçe birbirlerini yerler!
Geyik aslan misali…
Para peşinde koşmalıyız; aslana yem olmamak için,
Parayı elimize geçirince aslan olur; geyiği kendimize yem ederiz.
Kendi kendimizi yeriz.
Para peşinde koşmalıyız; yarışta geri kalmamak için.
Parayı ele geçirince öteki yaşam düşünü güçlendirmeye çalışırız.
Para peşinde koşmalıyız.
Sevgisiz beynimizi nesneleştirmek için.
Bilinç ve sevgi para istemez.
Üretmek, paylaşmak, eşitlik ister bilinç: toplum için.
Para kalkacak toplum oluşunca.
Herkesin isteği, mutu olması olacaktır başkaların.
Kimse kendini tanrılaştırmayacak, nesneleştirmeyecek.
Evrim, bilinci doğurunca…
Göklerden mutluluk yağacak.
Sular geçecek meyve bahçelerimizde,
Sevgi çoğalacak,
Güneş ışığını söndürünceye dek!
12 Nisan 2008 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder